E-ticarette Yurt Dışı Satışların Vergisel Değerlendirmesi

Ersin DEMİRCAN E.Vergi Müfettişi

E-ticarette Yurt Dışı Satışların Vergisel Değerlendirmesi

Ersin DEMİRCAN

Vergi Müfettişi

[email protected]

 

 

Son yıllarda dijitalleşmenin artmasıyla birlikte, e-ticaret yoluyla yurt dışında faaliyet gösteren işletmelerin vergisel durumu da önemli bir konu haline gelmiştir. E-ticaret, internet üzerinden ürün ve hizmet satışını ifade eden bir ticaret modelidir. Geleneksel perakende iş modelinden farklı olarak, fiziksel mağazalar yerine sanal mağazalar aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu model, tüketicilere geniş bir ürün yelpazesi sunmanın yanı sıra alışverişi herhangi bir coğrafi sınırlama olmadan yapma imkanı sağlar. Yurt dışında faaliyet gösteren bir e-ticaret işletmesi, genellikle uluslararası pazarlara erişim sağlayarak dünya çapında müşterilere ulaşma hedefi güder. Bu işletmeler, genellikle yurt dışı e-ticaret platformları veya kendi e-ticaret siteleri üzerinden ürünlerini satışa sunarlar. Ancak, bu süreç vergi yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından çeşitli zorluklar içerebilir.

Öncelikle, Vergi Usul Kanunu'na göre, ticari işlemlere ait kayıtların belgelendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, yurt dışı merkezli e-ticaret platformları üzerinden yapılan satışlarda da fatura düzenleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ayrıca, söz konusu kesintilerin belgelendirilmesi gerekmektedir. Eğer yurt dışı platformlar Türkiye'de mükellefse fatura ile, değilse ilgili ülkenin mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsik edilmelidir. Benzer şekilde, dövizin Türk Lirasına dönüştürülmesi sırasında yapılan kesintilerin de ilgili belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre, şirketlerin elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi ödemeleri gerekmektedir. Yapılan giderlerin ticari kazancın tespitinde dikkate alınabilmesi için Vergi Usul Kanunu'na uygun şekilde belgelendirilmesi gerekmektedir.

Katma Değer Vergisi Kanunu'na göre ise, yurt dışında yapılan işlemlerin vergiye tabi olup olmadığı ve KDV'nin nasıl beyan edileceği önemlidir. Yapılan satışların yurt dışında gerçekleştiği ve hizmetten yurt dışında faydalanıldığı durumlarda, KDV'nin konusuna girmediği ve dolayısıyla bu işlemler üzerinden KDV beyan edilmesine gerek olmadığı belirtilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin zorunlu olduğu,

- 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,

- (231/5) maddesinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, Hazine ve Maliye Bakanlığının mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkili olduğu, bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,

- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere, vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek ve almak mecburiyetinde oldukları; yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin (2021 yılı için) 1.500 TL'yi geçmesi veya bedeli (2021 yılı için) 1.500 TL'den az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecbur olduğu

hükme bağlanmıştır.

Bunun yanı sıra, mezkûr Kanunun uygulamasına ilişkin;

- 243 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "A- Bankalar Tarafından Düzenlenecek Belgeler" başlıklı bölümünde, "Bankalar, yaptıkları hizmet ve satış işlemlerine ilişkin kayıtlarının dayanağı olan fatura yerine, aşağıda açıklanan şartlara uygun olarak belge düzenlemek zorundadırlar.

- Bankalar, döviz alım satım işlemleri ile menkul kıymetler borsasında aracı kurum sıfatıyla müşterileri adına yaptıkları menkul kıymet alım satımları hariç olmak üzere, yaptıkları bütün hizmetler veya satışlar dolayısıyla lehlerine tahakkuk edecek tutarları aşağıdaki şartlara uygun olarak düzenleyecekleri dekontlarla belgeleyeceklerdir.",

- 246 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "A- Bankalar Tarafından Düzenlenecek Belgelere İlişkin Açıklamalar" başlıklı bölümünde, "Resmi Gazetenin 7.9.1995 tarih ve 22397 sayılı nüshasında yayımlanan 243 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, bankalar tarafından düzenlenen dekontlar Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmış ve bu belgelerde bulunması gereken asgari bilgiler ile bunların düzenlenmesine ilişkin esaslar belirlenmiştir.

Bu konu ile ilgili olarak Bakanlığımıza yapılan müracaatların değerlendirilmesi sonucunda, uygulamanın aşağıda açıklanan şekilde yürütülmesi uygun görülmüştür.

1- Bankalar yaptıkları hizmetler dolayısıyla, lehlerine tahakkuk eden meblağları 243 sıra numaralı tebliğde açıklanan esaslara göre düzenlenecek dekontlarla belgelendireceklerdir. Ancak, bankacılık teamüllerine göre bir, üç, altı ay veya bir yıl gibi belirli hesap devreleri itibariyle, devre sonlarında düzenlenen hesap bildirim cetvelleri (ekstreler) ile bildirilmesi mutad olan faiz, hizmet bedeli, komisyon ve masrafları için dekont yerine aynı bilgileri taşımak şartı ile hesap bildirim cetvelleri düzenlenebilecektir.",

- 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "B- Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" bölümünde, "...

Bu hükümlere göre, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan, iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içindeki noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik ettirdikten sonra defterlerine gider olarak kaydedebilmekte idiler.

Ancak Bakanlığımıza yapılan başvurulardan, bu işlemlerin yurt dışı temsilciliklerimizdeki iş yığılmalarına neden olduğu, mükellefler bakımından da ağır külfetler getirdiği anlaşıldığından, anılan Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bu Genel Tebliğ ile yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında alınan belgelerin, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içinde noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik edilme zorunluluğu kaldırılmıştır.

Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelenir düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar."

açıklamalarına/düzenlemelerine yer verilmiştir.

Vergi Usul Kanununun yukarıda yer verilen düzenlemelerine göre;yurt dışı merkezli e-ticaret platformları/kuruluşları üzerinden ürün satışlarına ilişkin olarak, satışa konu malın tesliminden itibaren 7 gün içerisinde, gerçek satış bedeli (komisyon, transfer işlem ücreti, ilgili ülke tüketici vergisi gibi adlarla malın bedelinden yapıldığını belirttiğiniz kesintiler dahil) üzerinden müşteri adına fatura düzenlenmesi,ürün satış bedelinden yurt dışı merkezli e-ticaret platformları/kuruluşları tarafından yapılan kesintilere ilişkin kayıtların; E-ticaret platformlarının/kuruluşlarının, ülkemizde mükellefiyetinin bulunması durumunda, söz konusu kesintilere konu hizmet ifalarına ilişkin olarak genel hükümler çerçevesinde satıcı adına düzenlenen fatura ile, E-ticaret platformlarının/kuruluşlarının, ülkemizde mükellefiyetinin bulunmaması durumunda ise söz konusu kesintilere konu hizmet ifalarına ilişkin olarak satıcıya düzenlenen fatura veya ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsik edilmesi gerekir.

Gelir açısından ise; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde de; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde indirilecek giderler sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ise, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirilebileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, yurt içinde yerleşik satıcının, yurt dışında yapmış olduğu giderlerin, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması ve Vergi Usul Kanunu uyarınca tevsik edici vesikalarla belgelendirilmesi halinde, bu giderlerin Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün olacaktır.

E-ticarete ilişkin yurtdışı satışların KDV karşısındaki durumuna değinecek olursak; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu, Kanunun 4/1 inci maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği, Kanunun6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği, Kanunun9/1 inci maddesinde, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Hazine ve Maliye Bakanlığının, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği hususları hüküm altına alınmıştır.

Yine KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.2.1) bölümünde; ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayanların Türkiye'de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye'de faydalanılan hizmet ifalarında, KDV'nin tamamının, hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödeneceği, hizmetin vergiden müstesna olması ve hizmetin yurt dışında yapılıp hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde, mükellef veya sorumlu sıfatıyla KDV beyan edilmeyeceği açıklanmıştır. Ayrıca, 60 No.lu KDV Sirkülerinin "1.1.1. Yurtdışındaki işlemler" başlıklı bölümünde; KDV Kanununun 1 ve 6 ncı maddelerine göre, yurt dışında gerçekleşen mal teslimleri ile yurt dışında ifa edilip yine yurtdışında yararlanılan hizmetlerin KDV'nin konusuna girmediği ve Türkiye'de yapılmayan işlemin bedeli üzerinden KDV hesaplanmasının veya böyle bir işlemin Kanundaki herhangi bir istisna hükmü ile ilişkilendirilmesinin söz konusu olmadığı ifade edilmiştir. Bu doğrultuda, satıcı tarafından yurtdışına hizmet veren internet siteleri üzerinden yurt dışındaki müşterilere yapılan ürün satışıyla ilgili olarak, söz konusu platformların kullanılması şeklinde verilen aracılık hizmeti yurt dışında verildiğinden ve bu hizmetten yurt dışında yararlanıldığından, söz konusu hizmet KDV'nin konusuna girmeyecektir.

Yurt dışı e-ticaret faaliyetlerinde vergisel yükümlülüklerin belirlenmesi karmaşık bir süreç olup olayın özelliğine ve durumuna göre değerlendirmeye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. E-ticaretin sınırları kaldırması ve küresel pazarlara erişimi kolaylaştırması, işletmelerin uluslararası alanda satış yapmalarını mümkün kılmışsa da bu durum, vergi yönetimi açısından da bir dizi karmaşıklık ve belirsizlikleri beraberinde getirmiştir. Özellikle farklı ülkelerin vergi mevzuatları arasındaki farklılıklar, işletmelerin vergi yükümlülüklerini anlamalarını ve yerine getirmelerini zorlaştırmaktadır. Örneğin, bir e-ticaret işletmesi ABD'den Avrupa'ya ürün satışı yapıyorsa, hem ABD'nin vergi kurallarına hem de hedef ülkenin vergi mevzuatına uyum sağlaması gerekmektedir. Bu durumda işletme, her iki ülkenin vergi yasalarını anlamalı, satışlar üzerinden doğacak vergi yükümlülüklerini belirlemeli ve bu vergileri ödemelidir. Bununla birlikte, e-ticaret işletmeleri vergi yükümlülüklerini yerine getirirken dikkat etmeleri gereken birkaç önemli nokta bulunmaktadır. Öncelikle, faaliyet gösterdikleri ülkelerin vergi mevzuatını iyi anlamaları ve buna uygun olarak işlemlerini düzenlemeleri önemlidir. Ayrıca, uluslararası vergi anlaşmalarını ve çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını takip etmek ve bu anlaşmalardan faydalanmak da işletmelerin vergi maliyetlerini optimize etmelerine yardımcı olabilir. Sonuç olarak, e-ticaret işletmeleri uluslararası arenada rekabet ederken vergi yükümlülüklerini doğru bir şekilde yerine getirmelidirler. Bu sayede işletmeler hem yasal sorunlarla karşılaşma riskini azaltabilir hem de vergi maliyetlerini minimize edebilirler.