Yıl Sonu Geçtikten Sonra Gelen Faturanın KDV'si İndirilebilir Mi?

Yıl Sonu Geçtikten Sonra Gelen Faturanın KDV'si İndirilebilir Mi?

YIL SONU GEÇTİKTEN SONRA GELEN FATURALARIN KDV’Sİ İNDİRİLEBİLİR Mİ?

Yeni yıla girdiğimiz bu ilk günlerde işletmeler yoğunlukla 2013 yılının kapanış işlemleri ile uğraşmaktadırlar.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da yılsonu kapanış işlemlerinde belge temini konusu önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu yazımızda, özellikle yurtdışından gelen “royalty” ve ciro primi faturalarının temin zamanının yarattığı sorunlara dikkat çekmek istiyorum.

Bu faturalar yurtdışındakiler tarafından işletmelerin önceki yıla ilişkin finansal göstergeleri dikkate alınarak düzenlenmekte, ancak işletmelere ilgili yıl hesapları kapatıldıktan sonra gönderilmektedir.

İşletmeler ise uygulamada söz konusu tutarlar için önceden karşılık ayırma suretiyle kurumlar vergisi yönünden gider yazmaktadırlar.

Kurumlar vergisi yönünden söz konusu belgelerin ilgili yıl kurumlar vergisi beyannamesi verilene kadar temin edilmesi halinde karşılık ayrılmak suretiyle gider kaydedilmesi hususunda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.

Sorun, bir sonraki takvim yılında düzenlenmiş, ancak önceki yıla ait bir hizmeti içeren faturalar için sorumlu sıfatı ile hesaplanan KDV’nin indiriminde ortaya çıkmaktadır.

Uygulamada KDV, söz konusu faturanın geldiği tarih itibariyle, KDV Kanunu gereğince, sorumlu sıfatı ile hesaplanıp iki numaralı KDV beyannamesi ile beyan edilip ödenmekte ve aynı tutar indirim konusu yapılmaktadır. Ancak vergi idaresi geç gelen faturalar dolayısıyla hesaplanan söz konusu KDV’nin indirilmesini kabul etmemektedir.

Vergi idaresinin vermiş olduğu bazı özelgelerde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşıldığı savı ile söz konusu KDV’nin indirim konusu yapılamayacağı ifade edilmektedir. Vergi idaresi bu uygulamasının temelini, söz konusu hizmetlere ilişkin belgelerin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yıl değil, bir sonraki yıl kayıtlara alınmasına dayandırmaktadır.

Bilindiği üzere KDV’de hesap dönemi aylıktır. Yani bir ay içerisinde verilen hizmet veya satışlar dolayısıyla hesaplanan KDV tutarı ile alınan hizmet veya mal alımlarına ait indirilecek KDV tutarı karşılaştırılmakta, aradaki fark ya vergi dairesine ödenmekte ya da bir sonraki döneme, devreden KDV olarak aktarılmaktadır. Aylık dönemler halinde uygulanan bir sistemde indirimin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı ile sınırlandırılması KDV Kanunu’nun ruhuna ve sistematiğine açıkça aykırıdır.

Her şeyden önce, KDV bir işlem vergisi değildir. KDV indirim mekanizmasına dayanan ve her aşamada yaratılan katma değerin vergilendirildiği bir sistemdir. İşte vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yıldan sonra gelen, izleyen yıl tarihli faturalar için hesaplanan ve vergi dairesine ödenen KDV’nin indirim konusu yapılamaması bu vergiyi bir nevi işlem vergisine çevirmektedir. Ayrıca faturayı alan kurumun faturanın düzenlenme tarihi konusunda herhangi bir iradesi bulunmamaktadır.

Alıcının fatura düzenleyeni fatura düzenlemesi konusunda zorlaması veya bu konuda yaptırım uygulaması da mümkün değildir, hele düzenleyici yurt dışında ise. Bu bağlamda faturanın geç düzenlenmesi dolayısıyla faturayı alan mükellefin, hem de tüm mali yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen cezalandırılması kabul edilebilir değildir.

Her ne kadar vergi idaresi geç gelen ve bir sonraki yıl tarihli faturalarda yer alan veya bu faturalar için sorumlu sıfatı ile hesaplanan KDV’nin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yılda defterlere kaydedilmemesi savı ile indirim konusu yapılmasını uygun görmüyorsa da, vergi yargısının son zamanlarda, bu konuda, tam tersi yönde kararlar verdiği görülmektedir.

Vergi idaresinin mükelleflerin hazineye intikal ettirdikleri vergiler için tekrar cezai müeyyide ile karşılaşmalarını engelleyecek ve KDV Kanunu’nun işleyişine uygun gerekli düzenlemeleri yapması hem hakkaniyete uygun olacak, hem de birçok soruna çözüm getirecektir.

Leon Aslan Coşkun

KAYNAK: http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=1433