On Bir Ayın Sultanı MART (Abdulmenaf Yakut)

On Bir Ayın Sultanı MART (Abdulmenaf Yakut)

On Bir Ayın Sultanı MART

Kimler için?

Kimin için olacak?

Kediler için tabi…

Bu arada, şaka maka, baharın müjdecisi Mart’ın ilk yarısını da hayırlısıyla devirdik, sevgili okuyucular.

Yılın her ayının kişisel hayatımızda olduğu gibi, toplumsal kültürümüzde de ayrı birer anlam ve önemi var, biliyorsunuz. Ama Mart ayı daha bir özel sanki.

Geçenlerde Facebook’daki bir paylaşımda rastlamıştım aslında, başlıkta kullandığım “On Bir Ayın Sultanı Mart” ifadesine. Pek bir hoşuma gitti. Zaten Mart ayının anlam ve önemini işlemeyi düşündüğüm yazıma başlık yapayım bari dedim.

Facebook’daki paylaşımda, olanca hınzırlığıyla bakan (kuvvetle muhtemeldir ki erkek olan) bir kedinin resminin altında, güya onun ağzından, bu söze yer verilmişti.

Bu arada, hayvansever ve özellikle de kedi dostu bir kardeşiniz olduğumu her vesileyle dile getiriyorum, biliyorsunuz.

Diğer yandan yapraklı duvar takvimlerini de bilirsiniz. Hani şu, her güne ait yaprağa, tarihte o gün meydana gelmiş savaş ve barış gibi büyük hadiselerden, ünlü kişilerin doğum ve vefat olaylarına; suya, havaya ya da toprağa cemrenin düştüğü gibi iklimsel gelişmelerden, değişik il ve ilçelerin düşman işgalinden kurtuluşuna veyahut önemli gün, gece ve haftalara kadar.. kültürümüzde önemli yer tutan pek çok olay hakkında kısa bilgi notlarının bulunduğu takvimlerden söz ediyorum.

Martın anlam ve öneminden bahsedeceğim dedim ya.. işte bu nedenle evde duvarda asılı bulunan, ismini şimdi unuttuğum bilmem hangi vakıf tarafından basılmış takvimin Mart ayına ait yapraklarının tümünü hiç üşenmeden baştan sona kadar çevirdim.

Dediğim gibi, maşallahı var bu ayın. Boş geçen yaprağı yok nerdeyse. Her yaprakta mutlaka o günle ilgili en az bir iki bilgi mevcut.

Bir konu hariç ama.

Yaprakları baştan sona birkaç kez çevirmeme ve her birini didik didik aramama rağmen, takvimde bu ayın kedi dostlarımızın neslinin idamesi için hayati ehemmiyeti haiz bir devre olduğuna dair herhangi bir belirleme ya da en ufak bir bilgi kırıntısının bulunmadığını hayretle tespit ettim.

Sonra da, “Hay Allah!” Dedim, “Olmaz tabii yaa!..” dedim, “Niye daha önce akıl edemedim ki! internet dururken, modası geçmiş yapraklı duvar takvimlerinde Mart’ın kediler için arz ettiği öneme işaret eden bilgi ararsan tabii ki bulamazsın, kabahat sende kardeşim!” dedim ve hemen Allame Google’a müracaat etmek için bilgisayarın başına geçtim.

Sayamayadığım kadar çok siteye girip kontrol ettim, bu konuda bir şey bulur muyum diye..

Nıçç!

Hiç birinde, Mart ayının kediler için arz ettiği ‘büyük önem’ hakkında en ufak bir malumata rastlayamadım. Bulamadım ve yorgunluğumla kalakaldım.

Tescilli bir hayvansever ve kedi dostu olarak bu durumdan ziyadesiyle alındım, tabiatıyla.

Hatta; gerçek ve sanal tüm takvimlerimizin; hayatımızın bir parçası olan, evimizde olmasa bile sokakta, park ve bahçelerde her daim yanı başımızda bulunan; doğal hayatın ve onun harika birer parçası olan sudan, yeşilliklerden ve özellikle de hayvanlardan en uzak (ama anlayabilirsek aslında mahrum) bir şekilde yaşadığımız büyük metropollerde bile bizi yalnız bırakmayan bu masum ve sevimli dostlarımızın hayatında, yılın geri kalan on bir ayı boyunca onu bekleyecek kadar önemli olan bu özel zaman dilimini konu alan bir iki kelam etmeyi bile akıl edilememiş olmaktaki umursamazlık karşısında küstüm bile diyebilirim.

Bunun için vazgeçtim Mart ayının biz insanlar için arz ettiği anlam ve önemi anlatmaktan.

Mesela; 1 Mart’ın Dünya Muhasebeciler Günü olduğunu söyleyerek –Allah selamet versin– eski Maliye Bakanlarımızdan birinin deyimiyle, kedilerden sonra bu ayda en çok çalışan kesimin muhasebeci milleti olduğunu hatırlattıktan sonra; cefakar muhasebeci-mali müşavir kardeşlerimizin bazı sorunlarını gündeme getirme sadedinde bir iki laf sarf edecektim.

Bu bağlamda, ezcümle; maliye, sigorta ve daha pek çok kurum ve kuruluşun, bu kardeşlerimizin defterlerini tuttukları ve başta mali konular olmak üzere, her türlü danışmanlık desteği verdikleri mükelleflerden istedikleri bilgilerin meslek mensuplarının sırtındaki mevcut yükün daha da ağırlaşmasına neden olduğunu söyleyecek ve ilgili kurumlara ait veri tabanları arasında akıllı entegrasyonların kurulması durumunda, herhangi bir kurumdaki bir yetkilinin, kendisine lazım olan bir bilgiyi her defasında mükelleflerden isteyeceğine bir tıkla ulaşabilmesinin pekala mümkün olduğu şu bilgisayar çağında bile, kamu kurumlarının, yekdiğerinden habersiz bir biçimde, ‘bilgi fetişizmi’ne varacak ölçüde talep ettikleri formlar dolusu bilgilerin doğurduğu ilave iş yükünün altında beli iki büklüm olan muhasebeci kardeşlerimizin derdine derman olabilir niyetiyle bir iki laf edecektim…

Ama küstüğüm için vazgeçtim.

Sonra; Mart’ın 1’i ila 7 arasındaki haftanın Yeşilay Haftası olduğunu; 8 Mart’ın, herkesin malumu olduğu üzere, tüm dünyada Kadınlar Günü, 14 Mart’ın ise Tıp Bayramı olarak kutlandığını; 18 Mart’ın tüm yurtta Şehitler Günü olarak anıldığını; Yaşlılar Haftası’nın, bu ayın 18 ila 24. günlerine denk geldiğini; yine, söylemeye bile gerek yok ki, 21 Mart’ın Ülkemizde ve özellikle Orta Doğu ve Orta Asya coğrafyalarında, ‘yılın ilk günü’ ya da ‘yeni gün’ anlamında, Nevruz vb. adlarla kutlandığını; -sayayım mı daha sevgili okuyucular- mesela aynı 21 Mart’ın hem Dünya Ormancılık Günü hem de Dünya Şiir Günü, ertesi günün, yani 22 Mart’ın ise Dünya Su Günü olduğunu; 23 Mart’ın Dünya Meteoroloji Günü, 24 Mart’ın Dünya Tüberküloz Günü, 27 Mart’ın Dünya Tiyatrolar Günü ve Dünya Demiryolu Çalışanları Günü olduğunu ve nihayet, ayın son haftasının, Ülkemizde aynı anda, hem Vergi Haftası hem de Kütüphaneler Haftası olarak kutlandığını söyleyecektim uzun uzadıya…

Ama kalsın, gerek yok dedim.

Yine örneğin, 15 Mart’ın Dünya Tüketiciler Günü olduğunu hatırlatacak ve sokakta sorduğunuzda “tüketiciler de kim ki” cevabını almanız muhtemel olan güzelim Ülkede bir de bugünün kutlanıyor olmasını insanlara dilim döndüğünce hatırlatacak; örneğin, bu yılki etkinliklerden birinin, İstanbul Arel Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştiğini, ama Ülkenin en büyük kenti 15 milyonluk koca İstanbul’da 13 Mart 2015 tarihinde, burada faaliyet gösteren başlıca tüketici dernek ve örgütlerinin ‘Tüketici Hareketi’ şemsiyesi altında organize ettikleri panelde, tüketiciler ve onların hak ve hukuklarının gelişip yerleşmesi için çırpınan konuşmacıların, tüketicilerin desteğinden yoksun bir biçimde, yarısından fazlası öğrencilerden oluşan bir avuç dinleyiciye hitap etmek durumunda kaldıklarını anlatacaktım, ama ondan da vazgeçtim.

Dedim ya, küstüm çünkü…

Abdulmenaf Yakut

HÜRSES

19.03.2015