ÖDEME EMRİNE NASIL İTİRAZ EDİLİR?

ÖDEME EMRİNE NASIL İTİRAZ EDİLİR?

Ödeme emrine itiraz koşulları

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca amme alacağını örneğin vergi borcunu vadesinde ödemeyenlere (7) gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal beyanında bulunmaları lüzumu bir ödeme emri ile tebliğ olunmaktadır.

Aynı kanunun 58’inci maddesi gereği olarak kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişi veya kurum, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yer için yetkili bulunan vergi mahkemesi nezdinde itirazda bulunma hakkına sahip bulunmaktadır.

Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi ve kanıtlaması gerekmektedir. Aksi halde itiraz edilmemiş daha açıkçası itiraz yok sayılır.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 58’inci maddesinde her ne kadar ödeme emrine itiraz başvurusunun “alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde” itirazda bulunulabileceği hükmü yer almakta ise de; 20 Ocak 1982 gün ve 17580 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkındaki Kanun”un yürürlüğe girmesi sonucu itiraz komisyonlarının görevleri sona ermiş ve dolayısıyla vergi itiraz komisyonlarının görevleri vergi mahkemelerine verilmiştir.

Ödeme emrine karşı açılan davalarda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alan hükümler uygulanmakta olup ilk derece mahkeme olarak vergi mahkemelerinin vermiş olduğu kararlar kesin olmayıp üst yargı mercii nezdinde temyiz veya itiraz konusu olabilmektedir.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 58’inci maddesi uyarınca ödeme emrine itiraz edilebilmesi için; kendisine ödeme emri gönderilen kişi veya kurumun ödeme emrinde yer alan vergi borcunun,

* Olmadığını,

* Söz konusu borcun kısmen ödendiğini,

* Borcun zamanaşımına uğradığını kanıtlama yükümlülüğü vardır.

Söz konusu edilen kanun maddesi ödeme emrine karşı dava açmak gerekçelerini yukarıda belirttiğimiz şekilde üç konuda sınırlanmış bulunmamaktadır. Bunun nedeni tahsil edilmesi gereken safhaya gelen amme alacaklarının ve dolayısıyla vergi alacaklarının sürüncemede bırakılmadan en kısa sürede alacaklı amme idaresine intikal ettirilmesini sağlamaya yöneliktir.

Gerçekte; kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadığını iddia edebilmesi için borcun hukuken hiç doğmamış olması veyahut da borç doğduktan sonra tamamen veya kısmen ödenmiş bulunması veyahut da zamanaşımı veya benzeri nedenlerle ortadan kalkması gerekmektedir.

Ancak bazı hallerde borcun oluşumunda ortaya çıkan hatalar nedeniyle ödeme emriyle talep edilen tutar ile gerçek borç farklı olabilmektedir. Bu nedenle borcun kısmen ödendiği konusundaki iddialarda borcun varlığı kabul edilmekle birlikte ödeme emriyle talep edilen tutar kadar olmadığı ileri sürülebilmektedir.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 102’nci maddesi uyarınca amme alacağı vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğramaktadır. Ancak, para cezalarına ait özel kanunlardaki zaman aşımı hükümleri geçerlidir. Sözü edilen kanunun 58’inci maddesi uyarınca zamanaşımına uğrayan bir amme alacağının örneğin vergi borçlusunun ödeme emri ile takip edilmesi mümkün değildir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ödeme emrine karşı açılan davalarda, yargı mercilerince yürütmenin durdurulması kararı verilmediği müddetçe takibatın devam ettirilmesi gerekmektedir.

Diğer yönden itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı yüzde 10 zamla tahsil edilmektedir. Bu düzenleme; ödeme emrine karşı mesnetsiz (dayanıksız) dava açılmasını önlemeye yönelik bir hüküm niteliğinde olduğundan ödeme emrine karşı açılan davaların reddi halinde kesinleşen yargı kararları üzerine borçlunun ödeyeceği miktar yüzde 10 oranında artmaktadır.

Ancak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 58’inci maddesinde yüzde 10 zammın hangi sürede ödeneceğine dair özel bir düzenleme olmadığından, borçluya tebliğ ile verilecek bir aylık ödeme süresinin söz konusu zam içinde uygulanması gerekmektedir.

Dr. Veysi Seviğ

İTO GAZETESİ