İcra yoluyla satılan taşınmazlarda Katma değer vergisi

İcra yoluyla satılan taşınmazlarda Katma değer vergisi

Bilindiği gibi, KDVK’nun 1. maddesinde Türkiye sınırları içerisinde yapılan işlemlerin KDV’ye tabi olacağı hükme bağlanmıştır. Aynı şekilde yasanın 1. maddesinin d bendinde “müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların KDV’ye tabi olduğu”hükme bağlanmıştır.

 

Konuyla ilgili olarak, Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 15 ve 48 nolu KDV Genel Tebliğlerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. Söz konusu tebliğde müzayede mahallinde yapılan satışları düzenleyen bölümünde cebri icra, izaleyi şuyu, ipoteğin paraya çevrilmesi ve tasfiye nedenlerle müzayede mahallerinde yapılan açık artırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışların KDV’ye tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Yasa maddesi ve uygulamaya ilişkin tebliğler birlikte değerlendirildiğinde müzayede mahallerinde yapılan aleni ve özel satışlar ile cebri satışların ticari olup olmadığına bakılmaksızın KDV’ye tabi olması gerekmektedir. Yüksek mahkeme olan Danıştay’ın kararları da bu yöndedir. Uygulamada cebri icra satışlarında KDV alınmakta olup KDVK’nunda cebri icra ile ilgili özel bir düzenleme mevcut değildir. Cebri icradaki KDV alımı KDVK’nun 1/3-d bendi uyarınca yapılmaktadır. Yasa koyucu KDVK’nun 11. ve sonraki maddelerinde kanunun 1. maddesine göre KDV’den sorumlu olanlarla ilgili olarak bazı hallerde muafiyete ilişkin düzenlemeler getirmiştir. KDVK’nun 17. maddesinin değişik (r) bendinde“bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri”nin KDV’den muaf olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda Danıştay kararları Yargıtay ve diğer daire görüşlerine ve uygulamaya uygun olarak yeniden oluşturulan içtihatlarımız doğrultusunda, alacaklı bankanın alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile aldığı takdirde KDV’den muaftır.[1]

 

Öte yandan, kanuna göre müzayede mahallerinde açık artırma suretiyle yapılan satışlar ile gümrük depolarında tasfiye amacıyla yapılan satışlar da vergiye tabi tutulacaktır. Bu arada müzayede yapılan yerin münhasıran müzayede yapımına tahsis edilmiş olup olmaması durumu değiştirmeyecektir. Bu tür satışlarda vergi kesin satış bedeli üzerinden hesaplanacaktır. Verginin mükellefi bu satışları düzenleyen özel veya resmi kişi ve kuruluşlardır.

 

KDVK’nun 1/3-d maddesine göre, cebri icra, izale-i şuyu, ipoteğin para çevrilmesi, tasfiye gibi nedenlerle müzayede mahallerinde yapılan açık arttırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışlar katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Ancak sözü edilen kanunun istisna ve temel gıda maddelerine ilişkin hükümlerinin bu satışlar için de geçerli olacağı tabiidir.

 

Bu satışlarda vergiyi doğuran olay, satışın yapıldığı tarihte vuku bulunmaktadır. Verginin mükellefi satışları düzenleyen özel ve resmi kişi ve kuruluşlar olup, KDVK’nun 23/d maddesi hükmüne göre satılan malın kesin satış bedeli KDV’nin matrahı olacaktır. Ancak, izale-i şuyu çerçevesinde yapılan satışlarda alıcının hissedarlardan biri olması halinde hissesi, bu hisse için mülkiyet devri söz konusu olmadığından matrahtan indirilecektir.

 

Müzayede mahallinde yapılan satışlarda giderler dolayısıyla ödenen vergiler, malın kesin satış bedeli üzerinden hesaplanan vergiden indirilmeyecek, ancak müzayedeyi düzenleyenin komisyonu üzerinden hesaplanan KDV’den indirilecektir. Bir komisyon söz konusu değilse, yüklenilen vergiler masraf unsuru olarak dikkate alınacaktır.[2]

 

Diğer taraftan, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından verilen 19.02.2009 günlü bir kararda özetle şöyle denilmektedir: “…. Somut olayda alacaklı banka kredi borcuna karşılık almış olduğu ipoteğe dayalı olarak takip başlatmış kesinleşen takip üzerine taşınmazı ihalede alacaklı banka alacağına mahsuben almıştır. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere alacaklı banka KDV uygulamasından muaf olacağı için kendisinden bu konuda ödeme yapılması istenemez.

 

Mahkemece şikayetin kabulü ile KDV alınmasına ilişkin İcra Memuru işleminin iptaline karar verilmesi gerekir iken aksi düşünce ile şikayetin reddi isabetsizdir.

 

Sonuçta; alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle, İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, temyiz başvuru harcının mahallinde temyiz edenden tahsiline 19.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi” şeklinde karar verilmiştir.[3]

----------,

[1] Bkz. DEĞER Nuri, “Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanunu”,Yaklaşım Yayıncılık, Temmuz 2007, Ankara, s. 577.

[2] Bkz. GÜRBOĞA Erkan – ATABEY Tuncel, “Vergi Kılavuzu”, İzmir SMMM Odası Yayını, Kasım 2008, s.376

[3] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 19.02.2009 gün ve E:2008/22373-K2009/3193 sayılı kararları.

Av. Nazlı Gaye Alpaslan

.hurses.com.tr