Bilmeyene de ceza verilebilir mi?

Bilmeyene de ceza verilebilir mi?

Geçen yazım “kusuru olmayana da ceza” verilebileceği anlayışına karşı idi. Bu yazımda ise, bırakın kusuru olmayanı, bilmeyene de ceza verilip verilemeyeceğini tartışmak istiyorum.

Antalya’da bir mükellef 2011 yılı işlemleri dolayısıyla incelemeye alınır. Gerçek bir emtia alımına dayanmayan faturaları da kayıtlarına aldığı iddiası ile hakkında cezalı KDV tarhiyatı yapılır. Ancak ceza, inceleme elemanının mükellefin bu faturaları bilmeden kullandığını kabul etmesi dolayısıyla, 306 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uyarınca üç kat kesilmez, bir kat olarak düzenlenir ve mükellef hakkında suç duyurusunda bulunulmaz.

Mükellef, hakkındaki bireysel (vergi/ceza tarhiyatı) işlemle birlikte 306 sayılı sayılı Genel Tebliğ'in, “belgeleri bilmeden kullananlara bir kat ceza kesilmesini” öngören düzenlemesinin de iptalini birlikte dava konusu yapmıştır. Bireysel işlemin yanı sıra dayanağı düzenleyici işleminde birlikte dava konusu yapılması halinde görevli mahkeme Danıştay olduğundan (Danıştay Kanunu md. 24), davaya Danıştay 4. Dairesi'nce bakılmıştır.

4. Daire E.2014/8785 K.2017/5719 sayı ve 22.6.2017 günlü Kararı ile “cezanın genel tebliğ uyarınca bir kata çevrilmesinin mükellefin menfaatine olduğu ve dolayısıyla genel tebliğin iptalinde menfaati bulunmadığı, bu nedenle davada menfaat koşulu gerçekleşmediğinden iptal talebinin menfaat yönünden reddine (ve artık bireysel işlemin tek başına kalmış olması dolaysıyla da davanın bu yönünün incelenmesi için dosyanın Antalya Vergi Mahkemesi'ne gönderilmesine) karar vermiştir. Kısaca 4. Daire, mükellefe “sana ceza kesilmemesinde menfaatin yoktur, cezan 3 kat yerine bir kat kesilmiş, bu da senin lehinedir” diyerek, uhdesinde vergi ziyaı gerçekleşen herkese ceza kesilmesi gerektiği yönünde bir anlayış sergilemiştir.

Mükellef ise genel tebliğ iptal edilirse kendisine hiç ceza kesilemeyeceğini, çünkü yasada sahte belgeyi bilmeden kullanana da ceza kesileceğine dair bir düzenleme olmadığı, bir kat cezanın genel tebliğe göre kesildiğini, cezanın başkaca bir yasal dayanağı olmadığını ve dolayısıyla iptal davası açmakta menfaati olduğu” gerekçesi ile kararı temyiz etmiştir.

Konu temyiz dolaysıyla Vergi Dava Daireleri Kurulu'nda tartışılmış ve Danıştay Vergi Dava Dairleri Kurulu E.2017/610 K.2017/559 sayı ve 22.11.2017 günlü kararı ile 4. Daire kararını aşağıdaki gerekçe ile bozmuştur.

“Kasıtlı olarak sahte fatura kullanma fiilinin varlığı somut delillerle ispatlanamıyorsa vergi ziyaı cezası kesilemeyeceği, aksi yöndeki uygulamanın kaynağının kanun değil dava konusu tebliğ olduğu, davalı idarece de kabul edildiği üzere kusursuz oldukları için kendilerine hiç ceza kesilmemesi gerekirken haksız yere bir kat ceza kesildiği iddialarıyla açılan davada kısaca kendisi adına hiç ceza kesilmemesi gerektiğini savunan davacının söz konusu düzenlemenin iptali istemiyle dava açmakta menfaat ilgisi bulunduğu açık olup, düzenleyici işlemin ve bu durumda bu işleme bağlı olarak tesis edilen uygulama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek karar verilmek üzere, daire kararının bozulması gerekmiştir.”

Genel kurulun burada temyizen verdiği karar bağlayıcı olduğundan, bir başka deyişle 4. Daire'nin “ısrar” kararı verme olanağı bulunmadığından, 4. Daire 306 sayılı Genel Tebliğ'in, “sahte veya yanıltıcı belgeyi kullanana bir kat vergi ziyaı cezası kesilir” hükümünün hukuka uyarlılığını denetlemek ve karar vermek durumundadır.

Geçen yazımda yazdığım aktardığım 3. Daire'nin “kusuru olmadan vergi ziyaına sebebiyet veren kusursuz mükellefe de ceza kesilmesi gerekir” düşüncesinden sonra 4. Daire'nin “sakıncalı belgeyi bilmeden kullanana, bilmese de ceza verilir” görüşünü benimseyip benimsemeyeceğini merak ediyorum.

4369 sayılı Kanun'la kurulan vergi ceza sistemi, her yönü ile çatırdıyor. 4369 sayılı Kanun'un teknik hukuki sakıncalarının pek çoğundan geri dönüş yapıldı. Yalnızca ceza hükümleri, Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırılık kararı verdiği konulara yapılan zorunlu dokunuşlar dışında, ele alınmadı. Kanunun ilk çıktığı günlerden beri yazıyorum. Sadece ben değil, pek çok akademisyen yazıyor. Ve konu giderek “kusursuz dahi olsa, her mükellef bir gün cezayı tadacaktır” anlayışına doğru gidiyor.

Bakalım Maliye Bakanlığı, içinde adalet unsurunu içermeyen ceza sistemini ne zaman masaya yatıracak?

Bumin DOĞRUSÖZ

dunya.com